Yapay zeka, eğlence endüstrisinde devrim yaratıyor. Oyunlardan filmlere, müzikten sanal gerçekliğe kadar her alanda yenilikler sunarak deneyimleri dönüştürüyor. Bu dönüşümün etkilerini keşfedin!
Üretken suni zeka modellerinin, günümüzde görsel, ses ve video alanlarında yarattığı etkisinde bırakır gözle görülür bir halde artmakta. Sadece bu gelişmeler, film ve tv endüstrisini hakikaten değiştirecek mi? Film yapımı ve VFX alanında uzman olan profesyonellere bakılırsa, bu dönüşüm kısa vadede pek ihtimaller içinde görünmüyor. Sadece uzun solukta, bu değişiklik, hayal gücümüzü aşan boyutlara ulaşabilir.
Suni zeka sanatına hazırlıklı olmalıyız. SIGGRAPH’te düzenlenen bir panelde, uzmanlar, köktencilik bir değişime hazırlıklı olmamız icap ettiğini vurguladılar. Sadece bu dönüşümün gerçekleşmesi için daha süre olduğu kanaatindeler. Mevcut suni zeka sistemlerinin, tek bir tıklama ile nihai bir VFX çekimi gerçekleştirmesi mümkün değil, en azından şu an için. Bunun yanı sıra, bazı uzmanlar, dil bariyerinin aşılmasının oldukça zor olduğuna dikkat çekiyor. İnsanların yapmış olduğu her şey için bir kelime karşılığı bulmak daima mümkün olmuyor. Mesela, yoga pozları yada bale pozları benzer biçimde belirli şeyler tanımlanabilir; sadece gündelik hayatta yaptığımız birçok şey için adlandırmalarımız yok. Bu durum, suni zeka modellerinin hayal ettiklerimizi üretme mevzusunda güçlük yaşamasına niçin oluyor.
Bazı uzmanlar, suni zekanın geleneksel film yapımında değil, tamamen yeni bir eğlence türü yaratmada kullanılacağını düşünüyor. Gene de, suni zeka tarafınca üretilen görüntülerin ve aktörlerin yer almış olduğu filmlerin piyasaya sürülmesi ve seyirciler tarafınca kabul edilmesi olası. Buradaki kabullenme, ortaya konan işin kalitesine bağlı olacak. Zira eğlence türlerinde en mühim unsurlardan biri, sunulan hikayedir. Eğer öykü kuvvetli, karakterler derinlikli ve seyirciyle bağ kurabilecek nitelikteyse, filmin suni zeka ile üretilmiş olmasının bir önemi kalmayacak; seyirciler, keyifli bir edinim yaşayacaklardır.
Elbet, bu süreçle beraber birçok felsefi münakaşa da gündeme gelecektir. Tamamen suni zeka tarafınca üretilen bir film, sanat olarak değerlendirilebilir mi? Yoksa suni zeka yardımıyla sanatın tanımı, bilmediğimiz bir halde mi değişecek? Bu sorular, geçmişte de benzer tartışmalara yol açmıştı. Mesela, The Studio adlı sanat dergisinin Haziran 1893 tarihindeki sayısında (sayfa 96-105) “Fotoğraf Makinesi Sanatın Dostu mu Düşmanı mı?” başlıklı bir yazı yayınlanmıştı. Şimdi, 130 yıl sonrasında, benzer bir suali yeniden soruyoruz: Bir makine, güzel ve gerçeğe yakın bir görüntü üretebiliyorsa, bu durum “gerçek” sanatın kıymetini düşürür mü?
Hızla gelişen görüntü, ses ve kelime üretme kabiliyeti ile suni zekanın, bu on senenin kültürel yaşamında belirleyici bir değişiklik yaratacağı oldukça açık. Sadece, bu değişimin kutlanacak mı yoksa korkulacak bir şey mi olacağı ise daha azca kati bir mevzudur.